Fotoğraf/Dil İlişkisine Barthes’çı Bakış Açısı


Bu yazıyı fotoğraf/dil ilişkisini ‘anlamak için kaleme aldım’ ve farklı kaynaklardan taradığım konu hakkındaki en yetkin bilgiyi göstergebilim uzmanı R.Barthes’da buldum.

-İleti olarak Fotoğraf:
Barthes’a göre fotoğrafik bir görüntüye karşılaştığımızda, onun sunduğu ilk ileti ile muhatap oluruz öncelikle, bu görüntünün düz anlamıdır. Sabit olmayan gösterenler dizisi barındıran fotoğraflar yan anlamlara da sahip olabilirler ve her izleyen mesaj olarak iletilen yan anlamların bir kısmını göremeyebilir/okuyamayabilir, bu da fotoğrafik iletiyi, dil’den ayırır; çünkü dil, belirli kitleler tarafından uzlaşılmış ses ve işaretler bütünüdür.
Genel olarak bir fotoğrafın üç farklı iletisi olabilir.
1-Dilsel İleti (metinle birlikte)
2-Kodlu İkonsal İleti (metinsiz ancak, çekeni tarafından ‘yan anlamla’ kodlanmış)
3-Kodsuz İkonsal İleti (metinsiz ve doğrudan çekilmiş fotoğraf).
Fotoğrafta (kodsuz/ikonsal ileti) gösteren ile gösterilen arasındaki ilişki ‘dönüşüme’ değil ‘kayıta’ dayanır ve “kodun noksanlığı, fotoğrafın doğallığı mitini güçlendirir”. Sahne (fotoğrafik görüntü) oradadır; mekanik ama müdahalesiz bir biçimde yakalanmıştır ve görüntüde yapılacak fotoğrafik  müdahalelerinin hepsi (kadraj, uzaklık, ışık, netleme, perde hızı vs) yananlam düzelemi için kullanılabilir (kompozisyon/dil ilişkisi).
Ancak düzanlamsal bir fotoğrafik görüntü, manipülasyon dışında ‘kendi öznesi, çerçevesi ve açısı’ seçilmiş olsa bile, gösterdiği nesnenin içine müdahale edilemez; yani kompozisyon oluşturmak fotoğrafın düz anlamını bozmaz, çünkü kompozisyon oluşturma gayreti içinde olan fotoğrafçı yalnızca yan anlam sunmanın değil, karşısındaki olay/konu/durumu temsil edecek iyi fotoğraf elde etmenin peşinde de olabilir.

-Dil olarak Fotoğraf (Fotoğrafik ileti bir dil midir?):
Fotoğraf ve göndergesi arasındaki ilişki; pencere ve görünüm gibi kavrayabildiğimiz ama algılayamadığımız ikilikler üzerinedir. Fotoğraf, işte bu ikiliklerin, her iki tarafını da bozmadan ayıramayacağımız katmanlı nesneler grubuna girer. Yani fotoğraf, yüzeyinde gösterdiğinin işaret karşılığı olamayacağından dil gibi göstergebilimsel bir sınıfa dahil olamaz.
Barthes bu durumu şöyle ifade ediyor: “Belki de Fotoğraf, onu bir dil olma şerefine erdirecek bir gösterge kadar ham, kesin ve soylu olmak için çırpınıyordur”. Evet, fotoğrafın dil gibi mutlak bir gösterge olabilmesi için dilde olduğu gibi uzlaşımsal bir karşılığı olması gerekir. Oysa fotoğraf aslında ‘şeyin orada oluşunun bir bilincini kurmaz’ ama ‘şeyin orada olmuş oluşunun bir farkındalığını’ yaratır. Öyleyse, söz konusu olan “dil” değil, yeni bir uzam-zaman kategorisidir: Uzamsal yakınlık ve zamansal öncelik. Diğer bir deyişle fotoğrafta burada olan ve eskiden olan arasındaki birliktelik dil gibi nedensiz bir uzlaşı ilişkisi değil, kendine özgü bir kesinliği barındırır: Barthes’ın tabiriyle, bu kesinlik “fotoğraftan özneye bağlanan göbekbağı” aracılığıyla sağlanır. Barthes’a göre hiçbir yazı bu kesinliği1 veremez. Dilin talihsizliği (belki de aynı zamanda şehveti2), doğruluğunu fotoğraf gibi kanıtlayamamasıdır. Fotoğrafsa her ne kadar ışığın nesne üzerinde bıraktığı iz de olsa, bir temsilden bahsedilecekse ‘orada olma halini’ olumladığından fotoğraf biçimsel temsile değil, varoluşsal temsile (noeme) yakındır. Dolayısıyla fotoğrafın bu ele avuca gelmeyen, yakalanamayan temsil meselesi bir maraz değil, fotoğrafın özüne ilişkin bir olgudur. Çünkü fotoğrafın nesnesinin orada olduğunu kanıtlama gücü, temsil gücünün üzerine çıkar. Daha açık ifade etmek gerekirse dil nedensiz; fotoğraf ise nedenlidir; yani, dil ile temsil ettiği arasında nedenli bir ilişki yoktur. Örneğin, “yobaz” dediğimizde, y-o-b-a-z harflerinin çıkardığı sesle, kelimenin anlamı arasında bir neden yoktur (başlangıçta -neden- varsa bile, uzlaşma yoluyla kabul edilen kelime artık bu nedenden bağımsızdır, çünkü aynı kelime başka bir dilde başka harflerden kurulur). Fotoğraf ise konuştuğumuz dilde olduğu gibi nedensiz değil, gösterdiği ile bağlantılıdır; fotoğraf, gösterdiğinin ayrıntılarını, oradalığını açık eder ama onu dil’de olduğu gibi kodlayamaz. Dolayısıyla gördüğümüz orada olanın kodlu bir görüntüsü değil; oradakinin varoluşunun bir tür teyitidir (noeme).

Kaynaklar:
-The Responsibility of Forms, Critical Essays on Music, Art, And Representation, Roland Barthes, Basil Blackwell, UK, 1986.
-Görüntünün Retoriği, Sanat ve Müzik, Roland Barthes, Çeviri: Ayşenaz Koç-Ömer Albayrak, YKY, 2007.
-Camera Lucida, Fotoğraf Üzerine Düşünceler, Roland Barthes, Türkçesi: Reha Akçakaya, 6.45 Yayın, 2008.
-Camera Lucida, Reflections on Photography, Roland Barthes, Translated by Richard Howard, Hill and Wang, 1982.
-Kış Bahçesinden Fotoğrafa Bir Roland Barthes Yolculuğu, A.Tufan Palalı, Altıkırkbeş Yayın, 2017.

1Barthes bu kesinliği şöyle ifade ediyor, Camera Lucida’da: “Böyle birer birer annemin fotoğrafiarına bakarken izlediğim başlangıç yolu beni o çığlığa, tüm dillerin sonuna dek getirmişti: “İşte O!..”
2Dil’de nedensiz kurulan bu ilişki, ona şehvet (voluptuous pleasure) ve uçarılık (frivolous insignificance of language) katar (bu betimleme değersizlik anlamında değil, hareket alanının genişliğini betirtmek için).

‘Dil ve İletişim’ hakkındaki diğer bir bakış açısı:
“Tüm filmlerim, insanlar arası iletişimin güçlüklerini dert edinmiştir. İletişim bence görüldüğünden de zor, hâlâ çok zor. Herkes kendi dünyasını, kendi dilini yaratır ve insanların kelimelere yükledikleri anlamlar farklıdır. Örneğin ben mavi dediğimde, siz benim mavimden başka bir şey anlıyorsunuz belki de. Aynı şey hakkında konuştuğumuzu sanıp, aslında çok başka yerlerde olduğumuz durumlarda iletişim zorlaşır. Hatta ne kadar entelektüelseniz, jargonunuzun karmaşıklaşmasından dolayı, iletişiminiz de o kadar güçleşebilir. O yüzden ben kelimeleri tehlikeli bulurum ve onlara güvenmem. Kelimeler dolaylı yollara sokar sizi, kaybolabilirsiniz aralarında… İki insan arasındaki en doğrudan iletişim yolu bence seks ve müziktir (M.Haneke).“
Eylem Kaftan’ın Michael Haneke ile gerçekleştirdiği röportajdan, Altyazı Aylık Sinema Dergisi, 2006.