Henri Cartier-Bresson’u Resme Yaklaştıran İspanyol: Goya


Sonuç ikincildir,
sadece ifade noktasındaki gerilim önemlidir.
James Joyce, Ulysses’in son sayfasının son satırında
bu konuda daha doğru bir açıklama yapar:
“… ve kalbi deli gibi atıyordu ve evet, evet dedim.”
(Pierre Assouline’den, Cartier Bresson hakkında)

Magnum ajansını birlikte kurdukları kadim dostlarından Capa’nın “resimsi eğilimlerini, çektiğin fotoğraflara bulaştırma!” tavsiyesini dikkate alarak sürdürdüğüa fotoğraf kariyerini noktaladığında, 60’lı yaşlarının başındaydı Henri Cartier-Bresson (HCB). Fotoğrafı bıraktığını ve ilk yetişkinlik döneminde yaşamına yerleşen resme yeniden döndüğünü ilan ettiği o yıllarda “yüzyılın gözü” diye anılan duayen fotoğrafçının bu kararı şaşkınlıkla karşılanmıştı. Fotoğrafla ilgili ne varsa yapmış olduğu için tatmin sınırında olması, bu kararın en belirgin sebebi olarak görülse de, aslında onun yaptığı -ilerlemiş yaşıyla da ilgili olarakb– gördüğünü aktarma biçimini değiştirmekten başka bir şey değildi. Bir başka deyişle: Karar ânıc diye kavramsallaştırdığı o pik noktaya fotoğraf makinesi yerine, fırça ya da kalemle ulaşmayı denemek…

Üstat Cartier-Bresson’un resme dönüşüyle birlikte, ilgilsini yoğunlaştırdığı ressamlar arasında biri vardır ki, biyografilerinde de çokça bahsedilir: İspanyol ressam, Goya. Eşi Martine Frank’ın Prado müzesinde (Madrid) çektiği ve üstadın neredeyse tabloya girmek istermişçesine yaklaştığını gösteren fotoğrafta da bu ilgi açıkça görülmektedir; Goya’nın kara resimlerinden biridir izlemekte olduğu…

‘San Isidro Festivali’ Goya’ya ait. Martine Franck, 1993, Madrid Prado Müzesi

 

Assouline’nin HCB hakkında kaleme aldığı kısa biyografik anlatıda da geniş yer tutar Goya. Seminer vermek üzere Budapeşte’de bulundukları bir gün üstat Cartier-Bresson, Assouline’ye “yarın öğleden sonra, sana emsalsiz bir şey göstereceğim” der ve ertesi gün birlikte gittikleri müzede, doğrudan Goya’nın resimlerine götürür Assouline’yi: Fransızların Madrid’i işgali sırasında Napolyon’un ordularına direnen İspanyolların anısına, Goya tarafından yapılan 1814 tarihli “Madrid’de 3 Mayıs 1808” isimli tabloya öylece bakakalır üstat.

459E9575-B3A4-4863-BF7F-C44B8778F8DBMadrid’de 3 Mayıs 1808, Goya © A.Tufan Palalı, 2020-Prado Müzesi, Madrid

 

En çok da Goya’nın kara resimleriyle ilgilenir Cartier-Bresson. Assouline’ye göre ‘yüzeyi aşan an­lam karşısında duyduğu hayranlıktı’ üstadı olduğu yere mıhlayan: hatta bu hayranlık öyle bir dereceye ulaşır ki; üstat, resimlerin önünde heyecanlanmış ve gözyaşlarına engel olamamıştır; Carter-Bresson’un şöyle fısıldadığını aktarır Assouline:

“Her şeyi anlamış Goya, her şeyi görmüş, her şeyi söylemiş, her şeyi…”

rosebud_assoulineRosebud Biyografi Parçacıkları, P. Assouline, Çeviri: E. Gökteke, YKY, İstanbul, 2008

 

Yine Goya’nın kara resimlerinden birini incelerken bir ara tabloya o kadar çok yaklaşır ki Cartier-Bresson, üstadın bu halini “burnu tabloya değecek, sonra da eriyip tabloya karışacak gibiydi” diye aktarıyor Assouline. Yüzyılın gözü Cartier-Bresson’un, karanlığı-kötülüğü-canavarları-iblisleri çağrıştıran bu resimlere her seferinde böylesine dikkat kesilmesinin sebebi neydi acaba? ‘Tüm nesnelerin denge halinde olduğu zaman parçacığı’ diye tarif ettiği karar ânının yeni bir formunu mu keşfetmişti; mesela:  Anlatının denge halini;
ya da nişancı sanatçı yerine, yaratıcı sanatçılığı kışkırtan bir şeyi, belki de vahşi atı ehlileştirmenin bir yolunu…

 

Bu yazıyı Lawrence Ferlinghetti’nin Goya hakkında 1958 yılında kaleme aldığı ‘Goya’nın O Büyük Sahnelerinde’ şiirinden bir bölüm ile bitirmek istiyorum:

Goya’nın o büyük sahnelerinde görür gibi oluyoruz dünyanın insanlarını
onlar tam ilk kez “acı çeken insanlık” adına en çok yaklaştıkları anda
kıvranıyorlar sayfanın üzerinde
yaşadıkları yıkımın
gerçek öfkesi içinde.
Üst üste yığılmış
inleyerek bebekleriyle ve süngülerle
çimento göklerin altında
soyut manzarasında kavruk ağaçların
eğilmiş heykellerin yarasa kanatlarıyla gagalarının
kaygan darağaçlarının
kadavraların ve etobur horozların
ve “bozgun düşlemi”nin
o en son
bağıran canavarlarının
o kadar gerçekler ki
sanki hâlâ gerçekten yaşıyorlar.
Evet yaşıyorlar
Değişen yalnızca manzara…

 

 

______________________________________________________

a HCB’nin resim ilgisinden kaynaklı etkiler, ilk dönem fotoğraflarında fazlaca hissedilir.
b Fotoğraf çekmek, resim yapmaya kıyasla daha çok ‘gitme edimi’ talep eder.
c Henri Cartier-Bresson’un ‘karar ânı’ kavramı, onun ‘St. Lazare Garı Arkası’ isimli fotoğrafının yanlış yorumlandığı üzere: bir olgudaki en yüksek enerjiye sahip görüntü değil; o olguyu oluşturan tüm zaman dilimleri içinde (of a second), o olguyu fiziksel ve duyusal anlamda en yüksek seviyede temsil eden gerilimin iz düşümüdür (recording in a fraction).

Cartier-Bresson’un, ‘St. Lazare Garı Arkası’ isimli fotoğrafı ve o fotoğrafın negatifi



Konu Etiketleri:
Resim-Fotoğraf ilişkisi / Henri Cartier-Bresson ve Goya / Resimde Karar Ânı /Henri Cartier-Bresson’da Fotoğrafın Sınırları / Henri Cartier-Bresson’un Resme Geçişinde Goya’nın Etkisi

Kaynaklar:
-Yüzyılın Gözü Henri Cartier-Bresson, Pierre Assouline, Çeviri: Yasemin Yıldız, Yayın Yönetmeni: İlker Maga, YGS Ya­yınları, İstanbul, 2007.
-Rosebud Biyografi Parçacıkları, P. Assouline, Çeviri: E. Gökteke, YKY, İstanbul, 2008.
-Fotoğraf, Zihinsel Şey.. A.Tufan Palalı, Altıkırkbeş Yayın, İstanbul, 2018.
-Mavi Oktav Defterleri, Franz Kafka, Çeviri: Banu Irmak, Kavis Kitap, İstanbul, 2011.
-Aydınlanmanın Gölgesinde Goya, Tzevetan Todorov, Çeviri: Sezin Şahin, Othello Yayıncılık, 2019.
-Goya: Black Paintings, Valeriano Bozal, Translation by John Ponall, Fundacion del Museo del Prado, 2002.
-Goya, Dr. Xavier De Salas, Blandford Press, London, 1964.
-ArtBook Goya, Dost Kitabevi, Paola Rapelli, Çeviren: Aykut Hakverdi, 2001.
-Lawrence Ferlinghetti, Şiirin O İnce Küllerini Toplayanlar, Çeviren: Cevat Çapan, YKY, 2007.

 

Henri Cartier-Bresson hakkında: Θ