(1) Eksik Fotoğraf
Tam da dijital fotoğraf makinelerine alışmışken, filmli makine kullanma isteğimin yeniden alevlenmesi, bu ‘eksik fotoğraf’la başladı (1). Filmli bir makine ile kaydettiğim bu fotoğrafın içinde gördüklerim hafızamdaki görsel kopyaları ile eşleşip beni iki yıl kadar önceye götürdü.
İki sene önce, Kasım 2008, öğlen saatleri, Ankara
“Yağmur vardı o gün Ankara’da”.. Havadaki kasvet ve birikmişliği fotoğraflamak üzere dışarı çıkmıştım. Bir müddet yürüdükten sonra yağmur şiddetini arttırınca, biraz soluklanmak için kendimi ilk üzeri kapalı yere attığımı hatırlıyorum; Alman Enstitüsüne giden pasaja denk gelmiştim. Etrafta kimse yoktu ve enstitüsünün kapısından koridora süzen ışığın dışında pasaj neredeyse karanlıktı. Etkisini giderek arttıran yağmurda koşuşturan insanları izledim bir süre. Damlalar rüzgârın da etkisiyle savruluyor, ıslanmamak için şemsiyeler kâfi gelmiyordu. Bu devinimi kaydetmek üzere fotoğraf makinemi hazırlamaya koyulduğum anda koridora biri girdi ve sol tarafa geçip beklemeye başladı. Muhtemelen az sonra bu pasaj yağmurdan korunmak isteyen başka kişilerin de istilasına uğrayacak ve bu ‘fotografik görünüm’ kaybolacaktı. Elimi çabuk tutup, birkaç fotoğraf çektim. O güne dair tüm hatırladığım bu.
Şimdi, Mart 2011, sabaha karşı, Ankara
Üst bölümü yandığı için bu güne kadar ilgilenmediğim bu “eksik negatifi”ışığa yöneltip içindekilere bakınca; sağ tarafından kareye giren davetsiz bir siluet gördüm. Oysa sadece koridorun sonunda bekleyen kişiyi kaydettiğimi düşünüyordum. İsteğim dışında oluşan bir sonuca bakıyordum ama bu sürpriz silüet, kareye enerji veriyordu. Etkilendim..
(2) Eksik negatifin olduğu filmin ilk üç pozu
(3) Eksik negatifin olduğu filmin ilk iki pozu
(4) Eksik Negatif
Birkaç detay
Kayıtları inceleyince, biri filmli diğeri dijital olmak üzere iki makine kullandığımı, siyah/beyaz bir sonuç elde etmek istediğimi ve dijital makine üzerinden okuduğum verilerle filmli makinemi hazırladığımı anlıyorum. “O ana” ilişkin sırasıyla ilki dijital (4), diğer ikisi (5-6) filmli makine ile kaydettiğim üç görsel var; üçünün de baskısını alıp, karşıma koyuyor ve “eksik fotoğrafın” beni neden etkilemiş olabileceğini düşünüyorum.
(5) İlk Kare, dijital makine
(6) İkinci kare, filmli makine, eksik olan (düzenlenmiş)
(7) Üçüncü kare, filmli makine
Sonuçlar
Bu kaydı gerçekleştirirken sadece dijital bir makine kullansaydım, koridorda sadece bir kişinin göründüğü anı fotoğraflamayı planladığım için, bu “davetsiz silüeti” ekranda görünce belki de fotoğrafı siler, yeni bir fotoğraf çekerdim. Ancak, “fotoğraf” filmli bir makine ile çekildiğinden, “sonuç” filmi banyo edene kadar ortaya çıkmayı beklemişti. Kimya ile fiziğin aşklarının bir meyvesi olarak doğan ‘fotoğrafik görüntü’ varoluşunun gereği, filmin içine akıp, kaydedileni ısrarla tutarken, dijital devrimin bu ilişkiden kimyayı zorla ayrılmasına isyan ederek piksellere girmeye direniyor ve (belki de!..) kolay silinebilmeyi sunarak intiharı seçiyordu. Sadece kendi fotoğrafik görüşüme bağlı olarak kaydedeceğim bir görsel, gelecekte ona tekrar baktığımda göndergesine ilişkin kodların doğru açılmasına engel olacak ve belki de yapılan işi bütünüyle anlamsızlığa götürecekti. Ancak bu fotoğrafta sahneye, hayatın kendi özgür dinamiğinin bir izi olarak giren bu silüet, kompozisyonel kurgu ile var olanı bir araya getirmiş ve “sonucu” sadece kurgusal olmaktan öteye taşımıştı. Davetsiz silüet “orada olma halime” anlam katmış ve bana her baktığımda yaşanmışlığımı yanılsamaya sürüklemeyecek bir fotoğraf hediye etmişti.
gölgem
az önce gölgemi gördüm
demek ki dedim;
ben varım
© A.Tufan Palalı 2011